31 Ağustos 2015 Pazartesi

Değişen Günlük Hayata Adaptasyon

Doktor Bey haberi verdi yolladı. Biz de annelere babalara söyledik. Habere de alıştık sayılır. Buraya kadar herşey tamam. What is next ?

Gebelik denilen süreçte özellikle ilk başlarda eğer ekstradan bir risk falan yoksa ayda 1 kontrol durumu var. İlk başta bana çok garip geldi. Yani içimde iki tane canlı olduğunu öğrendim, sonra 1 ay boyunca hiçbişey görmeden duymadan normal hayatıma devam etmem bekleniyor. Aman ne güzel.

Güzel ama hiç kolay değil :) Öncelikle hemen beslenme alışkanlıklarımız değişiyor. Sabahları kahvaltı yapmayan, ofise gidince sandviç yiyen ben, artık sabahları biraz daha erken uyanıp süt-yumurta-peynir-zeytin gibi geleneksel kahvaltı soframızın güzide elemanlarıyla kahvaltı yapar oldum. Gün içinde meyve seanslarına dikkat eder oldum ve cevizdir,bademdir, yoğurttur falan bunlarla biraz daha yakınlaştım.

Bir de spor meselesi var tabii. Benim sevgili eşim tam bir spor delisidir. Hayatının çeşitli dönemlerinde farklı sporları denemiş ama asla sporsuz kalmamıştır. Biz aşna fişna dönemindeyken ata binerdi ve çok bilindik salonlardan birinde çılgın kardiyo ve strength derslerine girerdi. Hatta bilmem hangi ülkede iron man yarışlarına falan katılmaktan bahsediyordu bir ara.

Peki ya ben ? Hayatımda spordan genelde uzak durdum. Lisedeyken voleybol oynadım bayanların çoğu gibi. Sonrasında "ay ben kilo aldım galiba" dediğim dönemlerde sabah koşuları, akşam yürüyüşleri falan oldu dönem dönem. Bir ara pilates yapmaya kalktım, arkadaşlarla gidince gülmekten dersten pek faydalanamadık. Yoga da denedim ama çok sıkıldım. Salona gitmeyi hiç sevemedim, koşu bandında olduğum yerde saymaktan sıkıldım. Sonra önünde ekranlar falan olan koşu bantları varmış bir ara dizi izleyerek koşu bandında oyalandım.. Yani geldiğimiz noktada kocam hayatıma girene kadarki boş çabalarımın tümü "muş gibi" gözükmekten ve ufak denemeler olmaktan ileri gidemedi.

Canım kocam bana birlikte olduğumuz 3 yıl boyunca sürekli spor yapmam için her türlü imkanı sağladı. Beni gaza getirecek her türlü denemede bulunduysa da "insan istemeyince olmuyor arkadaş!" En son yine işyerinden arkaaşlar gidiyo diye Jatomi'ye yazıldım, bir de havuzu deneyeyim, yüzmek belki daha az sıkıcıdır dedim. Hatta gittim su geçirmez kulaklık aldım müzik dinleyerek yüzerim ooohh dedim. İşte tam bu deneme aşamasındayken de hamile kaldım.

İnsan kendi için olunca mızmızlanıyor da, içinde başkaları varken onların da sorumluluğu binince bir vicdan yapıyor.. Tabii gebeyken fitness falan yasak. Yürüyüş yapabilirsin, pilates, yoga ya da yüzme mümkün (o da sırt üstü). Pilates ve yogayla geçmişimizde pek anlaşabilmişliğimiz yoktu o nedenle hazır yüzme şampiyonu olmayı aklıma koymuş ve ilk başta parkuru sadece gidebiliyorken performansımı iki katına çıkartmış ve git-gel yapabilir hale gelmişken, işe burdan devam edeyim dedim.

Haftada 3 günle başlayan performansım, uzun süre iyi de gitti aslında. Sırt ağrılarıma falan iyi gelidi ileriki aylarda. Fakat ben o kadar şampiyonluğa oynarken birden yaşlı teyzeler gibi sakin sakin sırt üstü yüzmeye başlayında baya küme düşmüş gibi de oldum. Neyse.. Buna da alıştık.

Spor meselesini de çözdükten sonraaaa olay daha kadınsı meselelere vardı ve kıyafetlerle olan savaşımız başladı.. Hamileliğimi öğrenmeden bir önceki haftasonu aldığım yaz yeşili kumaş pantolonum ve 2 adet kot pantolonumla hayatımızı nasıl sürdüreceğimize karar vermeliydik. Çünkü doktor demişti ki ; dar şeyler giyme, karnını sıkıştırma! Peki bu mevcut gardobumla nasıl mümkün olacaktı ? Neyse ki imdadıma beli lastikli etekler ve pantolonlar yetişti. Böylece iki yeni pantolonla günümüz modasından ayrı kalmadan bir süre idare edebilecektim. Hemen ufak bir alışveriş sonrasında karnım çıkana kadarki kreasyonu tamamladım. Beli lastikten ve gömlekten bir süre daha ileyebileceğimiz netleşti.

Evet.. Bu sadece bir başlangıçtı, ama herşeye çözüm bulmak mümkündü. Ya da biz öyle sanıyorduk..

Hayata Tutunmak Bizim İşimiz!

Hamilelik haberini aldıktan sonra, sanırım aklımıza ilk gelen şey çocuklardan haberdar olmadığımız o 8 hafta boyunca ne yaptığımız ne yiyip içtiğimizdi.. Şöyle özetleyeyim ;

* Doğum günümde sevgilim bana ralli kursu hediye etti Volkan Işık Academy'de 1 tam gün VolkiCar kullandım. Ee biraz sarsıntılı oldu tabii
* Hemen ardından bir Dubai iş seyahatim oldu 1 haftalık. Akşamları bir miktar alkol aldığım doğrudur.
* Düğünden önce bekarlığa veda yaptık, orda da sarhoşluğa yaklaştığım doğrudur.
* Düğünde olanların bir kısmını hatırlamıyorum bile..
* Balayı için Japonya'ya 13 saat seyahat ( Rusya aktarmalı )
* Japonya'da 13 gün boyunca bilimum atraksiyonlar - sabahtan akşama kadar yürümek, bol bol sushi, her türlü çiğ balık tüketimi, bir miktar alkol alımı
* Balayı dönüşü 13 saat seyahat ve aktarmada aksilik sebebiyle Rusya'da 5 saatlik mahsur kalış
* Cumartesi dönüşün ardından pazar günü motorsikletle günübirlik Susurluk'a gidip Emir Ege'nin 1. yaş doğum gününe katılım




Aklıma gelenler bunlar. Ama sorun değilmiş çünkü bebekler ilk 3 ayda kendilerini korurlarmış. Yani bu bizim arkadaşlar kendilerini bu kadar korudularsa vallahi yaşam azimlerine biz bile hayran kaldık!

Normalde hamilelik öğrenilince alkol tüketiminin bırakılması, çiğ yemeklerden sakınılması, vitaminler alınması, sabahları süt yumurta yenmesi, düşük olmasın diye çok atlangoç hareketlerden kaçınılması falan isteniyormuş. Efenim biz de işte öğrenir öğrenmez bir günde herşeyimizi değiştirdik. Ama önceki 8 hafta için çocuklar kendi hayatlarını kendileri kurdular. Kendi mücadelelerini kendileri verdiler ve hayata tutundular. İyi ki de öyle yapmışlar, burdan sonrasını biz devraldık, artık bize düşeni yapıcaz..

Tabii bir de bu arkadaşların oluşma ihtimalleri var.. İlk öğrendildiğinde akla gelen ; ailede ikiz var mı ? Cevabımız : ikimizin ailesinde de yok. Meğer genetik etkiyle oluşan ikizler çift yumurta ikizleriymiş. Akla gelen ikinci soru ise tüp bebek olup olmadıkları. Buraya kadar okuduklarınızdan tüp bebek de olmadıklarını sanırım anlamışsınızdır :)

Peki bu insanlar nasıl oldu da 8 hafta boyunca hiç farketmediler ? Kardeşim senin miden de mi bulanmadı ? Kusmadın mı ? Hayır yani o kadar hafta adet kanaman da olmadı da nasıl şüphelenmedin ? Evet bunlar sizin de aklınıza geldi di mi ?

İşte bunların bir kısmını bünyeyle bir kısmını cahillikle açıklayabilirim! Anneciğim de bana hamileyken hiç kusmamış, bulanmamış, çok sağlam bir kişi olduğundan iki hamileliğinde de taş gibiymiş. Heralde ben de ona benzemiş olmalıyım ki bu belirtilerin hiçbirisi bende vuku bulmadı. Haaaa aslında bir ara Japonya'da bulantım oldu bak, ama o kadar çok sushi yedim ve ordakiler urdakilerden o kadar farklı ki ben de çiğ çiğ yediklerimden oldu sandım. Hatta hala öyle düşünüyorum. Sushi'yi zirvede bıraktığım an Tsukiji Fish Market'te sabah 6'da yediğim o suhsi tabağıydı. O bile beni kusturamadıysa iki çocuğun sebep olabileceği mide bulantısını bünyem çoktan kabullenmiş olmalıydı.



Diğer konuya gelecek olursak.. Sene sonunda bebek yapmak için çalışmalara başlama niyetimiz vardı aslında. Ocak ayındaki doktor kontrolümde de Herman Bey bana dedi ki kızcağızım doğum kontrol hapını bırak da bünyen biraz normale dönsün, başka yöntemler kullanın. Yılın ortasından sonra da Folik Asit haplarına başla, vücut bebeğe hazırlık yapsın. Tamam doktor bey dedim hemen bırakalım! Heee işte bıraktık ve başka yöntemlere geçiş yaptık. Ama işte demek ki tam geçiş yapamadıysak..

Düğünden önce adet olmayı beklerken olmayınca ilk olarak düğün hazırlık sürecine verdik. Aman strestendir, ne biliyim koşturmacadandır, ha olurum ha olucam.. Hayır yani sanki olacakmışım gibi karnıma da ufaktan ağrılar giriyor, fakat gelen giden yok. Sonra ara ara ufak kanamalar falan olunca ben dedim "tabii ki de hapı bıraktım bak vücudum anca alışıyo böyle yavaş yavaş olucak demek ki. Sonraaa hayatımın hatasını yaptım ve internette konuyla ilgili araştırma yaptım! Google'a dedim ki "doğum kontrol hapı sonrası adet gecikmesi". Aaaaa bir de ne göreyim bu çok normalmiş meğer! Haptan sonra ilk ay adet bile olmayabilirmişiz, az az ufak kanamalar olabilirmiş, herkesler birbirini telkin etmiş "aman canım bende de aynısı oldu" falan gibi bir sürü yazı. Ben ne yapabilirim bu durumda yani ? Şüphelenmemek benim suçum mu yani ?

Peki hangi noktada kafam yerine geldi ? Balayından döndükten sonra aklımdaki soru işaretlerini silmek için bir test almak aslında aklıma geldi bak gelmedi değil. Ama bunu sürekli erteledim ve de unuttum. Taaa ki bir pazar günü Bağdat Caddesi'nde beyimle dolanırken kokusunu aldığım simidi, gözümün gördüğü mantıyı, dumanı tüten döneri nasıl canım çektiyse, dedim bu işte bir terslik var! Bunu kocacığımla paylaştığımda ( bak nasıl rahatsam adamla öncesinde şüphelerimi bile paylaşmamışım! ) günün geri kalanında ha aldık ha alıcaz, aa nöbetçi ezcane nerde var ki, aaa şu dükkana da girelim gibi günü hafife almalarla akşamı ettik ve sonunda eve dönerken hava kararmış haldeyken nöbetçi bir eczane zorla karşımıza çıktı da gittik test aldık.

Eve geldik, bende hala tık yok ben yemek hazırlıyorum. "Yahu gidip işer misin artık şuna" uyarısıyla birlikte nazlana nazlana gittim. Testin gerekliliğini yerine getirmemin ardından yaklaşık 5 saniye sonra orada o çizgi belirdiğinde ben daha çizgi çıkınca ne oluyodu kısmını okumakla meşguldüm. Testi banyoda bırakıp dışarı çıktım ve kocacığıma dedim ki "bunda çizgi çıktı ama 5 dakika bekleyin diyo, bence bekleyelim."

10 dakika sonra da çizgi orada durduğu için artık gebelik durumu onaylanmıştı. Fakat tabii ki doktora gidip bi baktırmadan olmaz diyip hemen telefona sarıldım. Hemen yarın sabaha randevu talebim tabii ki de olumlu karşılanmadı, Herman Bey'in programı genelde doludur çünkü. "Yaa durum acil ben galiba hamileyim acil doktor beyle bi kısacık görüşmem lazım" diyince telefondaki sesin kıkırdaması ve "o zaman siz sabah bölüm sekreterliğiyle görüşün" demesi üzerine vitesi geri takıp işi sabaha bıraktık. Tabii o gece uyuyabilirsen..

Hayır yine de bi acaip sevindik aslında. "Nasılsa istiyoduk sadece bira erken olmuş oldu" görüşünde birleşerek sabahı ettik. 8'de dikildik tabii hastaneye, doktor gelirse hemeen bi görüşelim diye atmaca gibi bekliyoruz. Sekreter hanımlar saolsun "tamam Herman Bey gelince hemen alırız" dediler ama tedirginlik tabii, sürekli bir kendini gösterip hatırlatma isteği oluyor insanın içinde. Kızlar da bir yandan bize bakıp kıkırdamayı ihmal etmiyolar tabii, muhtemelen de komik görünüyorduk :)

Geri kalanı malumunuz.. Ama asıl macera işte o gün başladı :)

20 Ağustos 2015 Perşembe

Haberin Ailelerle Paylaşılması! Bu İş Tutar mı ?

Hamileliğimin teyit edilmesi ve de ikiz bebek haberinin alınmasının ardından afyon yutmuş gibi geçirdiğimiz birkaç günümüz oldu. Hatta haberi aldıktan sonra iş yerlerimize dağıldık ve sanki aramızda bir sır varmış gibi gün içinde ara ara whatsuplaştık. Akşam evde neler oldu onu hiç hatırlamıyorum zira sonraki birkaç gün gerçekten kayıp benim için..

Aile eşrafına nasıl haber versek diye düşünürken, iki ailenin de boşanmış olmasından ötürü 4 farklı evi ziyaret etmek gerektiğini idrak ettik. Önce beyimin annesini eve davet ettik ve Cuma akşamı artık haberi bizden başka birisi daha biliyordu. İlk tepki beklediğimizden sakin gerçekleşti. Sakin mizacıyla bizi bizden alan kayınvalidem “hem de ikiz” dememizin üstüne “olsun” diyince tamam dedik bu iş o kadar da tutmadı galiba..

Ertesi sabah gelinin annesi için yollara düşüldü, İstanbul’un diğer ucuna kahvaltıya gidildi. “Ay nasıl söylesek” diye birbirimize bakınırken daha sofraya oturmadan söyledik tabii ki J    
     -  Sana bir haberimiz var
          -  Ay yoksa hamile misin ?
     -  Evet!
  Sarılmalar, “ayyyy ne çabuk”, “aman ne güzel haber” gibi diyaloglar, gözlerde dolmalar vs.
     -  Ay bizim bir haberimiz daha var.
     -  Nasıl yani bi haber daha ? Daha ne var ?
     -  Bebek 1 değil 2 tane. Yani ikiz.
  Açık kalan bir ağız, birtakım şaşkınlık nidaları, daha fazla gözyaşı ve sarılmalar.
Evet gelinin annesi beklenen şaşkınlığı ve heyecanı bize verdi, galiba bu iş tuttu..

Kahvaltı sonrası aynı site içerisinde oturan gelinin babasına geçiş. Sakinlikte kayınvalideyi geçen bir ağırbaşlılıkla karşılanan haber. “Dede oluyosun hadi bakalım, eheheh!” gibi şakalaşmalarla ortaya çıkan heyecan belirtileri işi biraz kurtardı.. Yok yok bu iş tutmadı galiba..

Bir sonraki durağımız damadın babası ve eşi, ancak öğlen-akşam yemeği arası bir zamana gelmişiz artık tabi İstanbul turu yaptığımız için. E tabii yemekte sofraya koyulan şarap, kadehler falan derken “tam zamanı, yapıştır haberi” bakışmamızın ardından ;
       -   Aaay ama Ceren şarap içemez kiii!
       -  Aaa neden içemiyor, hayırdır
       -  Hayır hayır, bir süre içemiycek içinde yabancı maddeler var
       -  Aaaaa yoksa hamile misin ? Ne çabuuuk!
 Tebrikler, öpüşmeler....
        -  Ama tabii asıl haber bu değil!
        -  Aaa neymiş asıl haber ?
        -  Bebekler ikiz!
  Şaşırmalar, çığırışmalar, tekrar öpüşmeler... ve balkona sigara içmeye çıkan dede.. J

Dedenin eşiyle tüm detayları konuştuktan sonra yemeğe oturuldu ve ben sofradaki şarap kadehlerine su dolu kadehimle eşilik ederken, aylarca sürecek alkol mahrumiyetinin ilk darbesini de yemiş bulundum.. Tamam tamam bence tuttu bu iş!

Fakat tabii ki herkese tembihimiz net : haberi yaymak için bir süre bekliycez, 3 aylık riskli dönemi bir geçirelim de ondan sonra insanlara haber veririz! Fesüpanallah!