22 Ekim 2015 Perşembe

Cinsiyet Meselesi

Hamile olma ve ikiz olma durumuna alıştıktan hemen sonra "acaba cinsiyetleri neeee" merakı geliverdi. 8. hafta ile 12. hafta arasında tek bildiğimiz, tek yumurta ikizi olmalarından dolayı cinsiyetlerinin garanti aynı olacağıydı. Bundan fazlası müneccimlikti!

Ama tabii ki müneccimlik bizim kanımızda vardı ve cinsiyet tahmini için bir takım yöntemler denendi. İlk olarak çin takvimi kontrol edildi, çin takvimi bize kız olduklarını işaret ediyordu. Arkadaşlarımın bir kısmı Çin takviminin kessssinlikle doğru çıktığını iddia edip örnekleri sıralarken, "Çin takvimi ne diyorsa kesin onun tersi çıkıyor" diyip örnekleri sıralayan da bir o kadar insan vardı.

O zaman ne yapmalıydı ? O zaman tabii ki de canım kocamın "asla şaşmaz" dediği yüzük testi uygulanmalıydı! Yüzün testi neydi ? ; Efendim evlilik yüzüğünüzü parmağınızdan çıkartıyorsunuz ve bir ipe bağlıyorsunuz. Serbest salınım hareketi yapan bu ipe bağlı yüzüğü hamile göbeğinizin tam üzerinde serbestçe sallandırıyorsunuz. Hiçbir kuvvet uygulamadığınız yüzük bir süre sonra duruyor. Ve azcık bir süre sonra da kendiliğinden ya "ileri - geri" ya da "yuvarlak" hareketler sergileyerek hareket etmeye başlıyor. Eğer yüzük kendiliğinden ivme kazandığında ileri-geri hareket ediyorsa bebeğiniz erkek, eğer yuvarlak dönüşler sergiliyorsa bebeğiniz kız demektir. Peki ya bizde sonuç neydi ? Çin takvimi ile aynı sonuç ; yuvarlak hareketler sergileyen yüzük bize bebeklerin kız olduğunu işaret ediyordu.

İki farklı test, iki aynı sonuç.. Emin olmak için beklemek gerekliydi çünkü bize en doğru cevabı birkaç hafta içinde bilim verecekti. Ultrason denen alette bebeklerden birisi bize şov yapana kadar ancak bu yöntemlere bel bağlayabilirdik.

Aile içindeki durumda oldukça netti! Kocamın annesi dışındaki herkesin gönlünden ilk geçen kız olmaları yönündeki dilekti aslında ama her cümlenin sonu da "sağlıklı olsunlar da farketmez" ile bitiyordu. Çünkü biz temkinli bir toplumduk bunu mutlaka söylemeliydik! :)

Kayınvalidemde ise anlayamadığım bir erkek isteği vardı. Halbusuki kendi ailesinin tek kadın bireyi ve 3 erkek kardeş sahibiydi. Oğlu ise tek çocuğuydu. Hmmm demek ki bu kadar adamla uğraşmak yetmemiş dahasını, dahasını istiyordu!

Ben mi ? Heralde bir tek ben görüş bildirmedim. Yani benim için farketmezdi aslında kız da olsa oluur erkek de olsa olur. İkisinin de kolay ve zor yanları var neticede, ikisi de olsa bana komaz dedim.

Vee 12. haftaki kontrolde doktorumuza sinsice sorduk "acaba cinsiyetle ilgili bişey görüyor musunuz?" Kendisinden "erkek gibi görünüyor ama kesin birşey demek için erken, 16. haftada daha net konuşuruz." dedi ve ekledi "şimdi erkek dedim diye kendinizi şartlayıp da Herman Bey 12. haftada söyledi diye etrafa yaymayın sonra beni tefe koyarlar ha!" Yoook canım biz niye diyelim ki doktorumuz dedi diye :) 

Sonraki 4 hafta ise kendimizi erke fikrine alıştırmak ve erkek çocuk sahibi olmanın güzelliklerini ve avantajlarını kendimize hatırlatma ile geçti. 16. hafta geldiğinde ise heyecanla ultrasona oturduğumuzda ilk sorduğumuz şey cinsiyetleri oldu! Veeee Herman Bey 12. haftadaki gayrıresmi tahmininde yanılmadı, çocuklar erkekti! :) :) :)
Bundan sonrası cinayet sebebi! Her "cinsiyetleri neeee?" sorusuna verdiğim "İki erkek" cevabından sonra bana yönelen acıyan gözler ve teselli eden sözlerden dolayı birisine atlamam an meselesiydi. İlk andaki "Neee ikiz miii ? Ayyy yazık size" acıması ikiye katlanmış ve "Nee iki tane erkek miii? Ayyyy yazık sizeee" şekline bürünmüştü. 

Neyse işte bubnlar hep sabır öğretiyo insana :) Buna da alıştık şükür. Evet canavar gibi iki oğlumuz olacaktı ve biz bundan dolayı çok mutluyduk. Evet zor olacaktı ama zaten bize kolayı denk gelse şaşrdık!

Haa olayın bir enteresan tarafı da tek yumurta ikizlerinin %70 ihtimalle kız olması fakat bizim yine az olan %30'u tutturup erkek tek yumurta ikizi yaratmayı başarmamızdı. Tüm ihtimalleri kombinasyon permutasyon yaptığımızda ise gelinen son noktada tek yumurta ikizi iki erkek olma ihtimali %0,012 idi. Yazıyla yazıyorum : Binde bir nokta iki. İşte biz bu ihtimali tutturmuştuk çünkü bence mükemmel kombinasyon aslında kocam ve bendik!!! :) :) 

15 Ekim 2015 Perşembe

Monokoryonik Diamniyotik gebelik ve zart zurtları

Doktor bize bebekler için ikiz dediğinde ikizler hakkında hiçbir şey bilmiyormuşuz meğer! Evet akla gelen ilk soru - ki bizim de aklımıza ilk bu gelmişti - ailenizde ikiz var mı ? Aslında başkalarıyla konuşurken galiba akıllarına gelen ilk soru "tüp bebek mi?" oluyor sanırım ama neyse herkes cesaret edemiyo sormaya :)

Şimdi efenim ikizler ikiye ayrılıyor ama tüp ve doğal yollu ikizler olarak değil. Tek yumurta ve çift yumurta ikizleri olarak. Tek yumurta demek tek bir döllenme olmuş ve döllenen yumurta birkaç gün içinde ikiye bölünmüş demek. Çift yumurta da iki adet sperm gelmiş ve iki adet yumurtayı döllemiş demek. Çift yumurta ikizlerinde genetik etki söz konusu, yani sizden önceki nesillerde ailenizde ikiz varsa size etki edebilir. Fekat bizim öğrendiğimiz kadarıyla tek yumurta ikizinde genetik bir etki yok, olay tamamen şans. Tabii ki bu şans faktörlerini arttıran gebenin yaşı, doğum kontrol hapı kullanımı vs. gibi faktörler var ama tıbbi oluşum olaraktan anne rahminde sonradan bölünen tek bir döllenmiş yumurta söz konusu. Bu sebeple de aynı yumurtadan 2 tane oluşuyor, yani genetik olarak birbirlerinin tıpkısının aynısı iki insan oluyorlar. Sanırsam parmak izleri bile bir oranda aynı falan olabiliyormuş, onu ben bilemem. Ama bildiğim diğer konu da cinsiyetlerinin kesin aynı olduğu.


Çift yumurta ikizi dediğimiz kardeşler de iki farklı döllenme olduğu için farklı zamanlarda doğmuş iki kardeş kadar benzerlik gösteriyorlar. Ama yine ayn rahimde aynı zamanda birlikte büyüyorlar sadece genetik olarak birbirinin tıpkısının aynısı olmuyorlar. Tüp bebek olan arkadaşlar da bu grupta değerlendiriliyor, farklı iki döllenmenin sonucu olarak hayat buluyorlar.
Bizim cücükler tek yumurtanın eseri, yani tek döllenme sonrasında benim naçizane bedenim bu döllenen şeyi ikiye bölüyor. İkiye bölünmenin gerçekleşmesi de farklılık gösteriyor. Birincisi iki farklı plasenta ve iki farklı kese oluşabiliyor ki bu en risksiz olanı. Her bebeğin kendi beslenme yeri var plasentaları ayrı gayrı ve birbirlerinin hakkını yemek diye bir durumları yok. İkincisi ve en çok görüleni tek plasenta ama çift kese (aha bizimki bundan) yani tıbbi ismi Monokoryonik Diamniyotik. ( Mono=tek, Di=iki - Tek plasenta, iki kese ). Yani bebeler aynı yerden besleniyorlar ama kese olaraktan kendi keseleri mevcut. Doktorumuzun tabiriyle aynı köke bağlı iki agaç gibiler. Üçüncü versiyon ise hem plasentanın hem de kesenin aynı olması ki bu durum en yüksek riski içeriyor.

Tek plasenta iki kese olmasının riski de bebeklerin büyürken birbirlerinin hakkından çalması durumu yani bebeklerin birisi büyürken diğeri küçük kalabilir. Aralarında direk bir kan bağlantısı olduğu için ikisinin arasında kan geçişi olur da birisi alıcı diğeri verici olursa, verici olan kardeşin hayatı riske girebiliyor. Bu durum farklı haftalarda gerçekleşebiliyor ama bir yandan tedavisi de imkansız değil. Bir lazer tedavisinin söz konusu olabileceğini bir yerlerde okumuştum. Amaaa ama ama işte tüm bu durumun olma ihtimali sadece ve sadece %10! Yani siz kalkıp da %90'ı bir kenara bırakıp bu %10 için kendinizi helak ederseniz yazık edersiniz.

Ben hep şöyle düşünmeye çalıştım : Ben bu durum için ne yapabilirim ? Cevabım şu oldu : İyi beslen, stresten uzak dur, egzersiz yap ve şu anda kal. Yani şu anda bir sorun var mı ? Hayır yok. O zaman ilerde ne olacağıyla ilgili kuruntu yaratmaya gerek var mı ? Hayır yok! Acaba sorun olur mu diye endişe etmekten o anın keyfini kaçırmamak lazım. Neticede benim etkileyebileceğim bir durum söz konusu değildi, öyleyse ben sadece elimde olan kadarını yapabilirdim. Evet tabii ki kolay olmuyo ama imkansız değil, bence deneyin :)

Doktorumuz durumu yakından takip ediyor ve ikizlerin arasındaki gelişim farklarını gözlüyordu. Kiloları arasındaki farkın %20'den fazla olması durumu riskli hale getirebilirdi. Sanıyorum bir ara 800 gr ve 1000 gr oluvermişlerdi biz de biraz gerginleştik acaba açılır mı fark diye ama 10 gün sonraki kontrolde minik adam farkı kapatmak için atağa geçmişti bile. Onun dışında da zaten normal bir gebelikten daha sık kontrolde olduğumuz için kendimizi doktorumuzun ellerine teslim ettik. O var diyosa vardır, yok diyosa yoktur arkadaş. Adam yıllarca okumuş konunun uzmanı olmuş, saygı duymak lazım. Sanırım doktor seçiminde de en önemli unsur bu. Doktorunuza itimat ediniz!

Haaaa sen hiç mi başka doktora gitmedin derseniz, ben bile onu bir kere yaptım bak! Öncelikle detaylı ultrason için direk kendi doktorumun yönlendirmesiyle aynı hastanedeki Perinatoloji ( riskli gebelik ve doğum ) profesörü Alin Hanım'a gittik. Sanırsam 20. haftadaydı ve aslında bu herkesin yaptığı birşey. Daha detaylı renkli menkli bir makinada bebeğinizin ıncığına cıncığına kadar görüp anlattıkları bir olay. Bir de suratını gösteren fotoğraf almanız mümkün oluyor. Aay herkes de bu foto için "vallahi orda ne görürseniz çocuk aynı o şekilde doğuyor" dedi ama bence o fotoğraftan bir tip görebilenler biraz iddialılar :)

Detaylı ultrason için gittiğimizde yine eşim beyfendiyle birlikte girdik içeri, ben yatağa kuruldum doktor hanım geldi ve klasik ultrason başladı. Çocukların idrar kesesinden böbreğine, kalın bağırsağından safra kesesine kadar her şeylerini gösteriyor sayın doktor. Göstermesine gösteriyor da acaba ben görebiliyor muyum sen bi sor! O ne arkadaş! Ben ne anlarım bağırsaktan, sidik torbasından ya. Tamam herşeyin yolunda olduğunu bilmek rahatlatıcı ama ekrana şaşkın gözlerle bakmaktan başka anladığım birşey de yok ki! Bi de oda karanlık, ben uzanmışım rahatım yerinde! Yeminlen uykum geldi. Rica edicim bana ruhsuz anne falan demeyin vallahi atarım kendimi pencerelerden. Zaten bir karında iki tane velet var sıkış tıkışlar ve minicikler. Bir de onların iç organcıklarını ekranda görünce algılayamıyo olmam bence çok normal. Haaa bak omurgalarını çok güzel gördük mesela ona diyecek lafım yok! Omurga çok net bişey, tane tane görülüyo. Ama benim için mühim olan yine işin sonunda doktorun "herşey yolunda" demesi. Bir de çocuk 2 tane olunca toplamda 1 saate yakın sürdü detaylı ultrasonumuz ve neticesinde Alin Hanım "herşey yolunda" dedi :) Ayrıca verdiği fotoğrafları da aha aşağı koyuyorum. Bence normal bebek yani işte buradan tip analizi yapmak pek mümkün değil. Tabii cınım iki bebek olduğu için detaylı ultrason maliyetimiz de X2 oldu.. Onu da buraya not olarak düşeyim dedim. Zira detaylı ulrtasaon dediğin zaten başlı başına bir servetmiş. Neyse herşey o "herşey yolunda" lafını duyabilmek için.

İkinci farklı doktor maceramız da var tabii! Herkesler ısrar etti illahi de ikinci bir doktor görsün, riskli diyosunuz da ya gözden birşey kaçarsa bilmem ne diye. Neden yaptım hala tam olarak bilmiyorum, işte o anın duygusallığıysa demek.. Haaa tabii bir de o ara kendi doktorumla ufak bir gerginlik yaşamıştık biraz da ona yedekleme için gittik biz bak şimdi hatırladım.

Neyse efendim gittik Murat Bey'in Nişantaşı'ndaki muayenehanesine, bu sefer validemle. Doktor bey durumu anlamakta biraz zorlandı sanırım, önce bi yeni gebe muamelesi yapıp "şu kadar kilo alman lazım" falan diye başladı sonra uyardık da bi toparlandı. Kendisi bizi detaylı ultrasona aldı ve incelemeye başladı. Çünküüüü en sevdiğimiz şey detaylı ultrasondur! Neyse bu sefer biraz daha kısa sürdü (Ve tek bebek parası aldı, insaflı adammış!) ve neticede bir tane daha "herşey yolunda" duyduk. Yalnız bu ikinci doktorumuz bebeklerin eski ultrasonlarını pek de incelemeden teşhis değişikliği yapmaya kalktı. Bebeklerin tek yumurta değil çift yumurta ikizi de olabileceğini ve iki plasenta, iki kese olduğunu dolayısıyla herhangi bir riskin olmadığını iddia etti. Evet. Ne desem bilemedim.

Bu durum pek hoşumuza gitmedi tabii hem başından beri takip eden doktorumuz hem de perinatoloji profesörü aynı şeyi söylerken şimdi birisi kalktı başka birşey dedi. Neticede ikinci teşhis daha kötü bir durumu işaret etmediği ve bebeklerin gelişimine dair "herşey yolunda" olduğu için bu durumu görmezden gelmeye ve bildiğimiz yolda ilerlemeye karar verdik. Sonuçta iki tane bebek var içerde, ikisi de sağlıklı ve gelişimleri normal. Ve ultrasondan zerre anlamayan ben bile 8 haftalıkkenki ilk ultrasonda bu veletlerin aynı plasentada olduklarını gördüm. ( İlk yazımda o görüntüyü koymuştum vallahi siz de bakabilirsiniz :) )

Ne maceralar, ne maceralar.. Hayatımda toplasan bu kadar doktora anca gitmişimdir heralde ama bu süreç boyunca hastane yollarını aşındırdık resmen! Bu arada kontrollere doktor muayenehanesinde değil de hastanede gitmiş olmaktan çok memnun kaldım. Zira bir test yapılacağı zaman hoop üst kattan kan aldır, sonuç çıkınca hoop doktor sistemden görsün seni arasın haber versin işleri gayet pratikti. Bir de İstanbul Florence Nightingale Hastanesinin kadın doğum kliniği direk SGK sistemine bağlantılı olduğundan doğum izni raporlarını falan da aşırı kolay hallettim. Çalışabilir raporu lazım dedim, hoop sistemden yaptılar. Çalışamaz raporu lazım izne ayrılıcam dedim, hoop sistemden raporlu yaptılar ekran görüntüsü yolladılar. Ben kendi sistemimi sevdim ve tavsiye de ederim sayınlar.

3. Ay

İlk 2 ayı şuursuzca geçiren aile olaraktan 3. ay boyunca aşırı dikkat ve özen gösterdik tabii ki herşeye. Ama beni en çok zorlayan şey akşamları üstüme çöken uyku hali oldu.

Ben kiii hatta biz kiii akşamları evde oturmayan otursak da yalnız oturmayanlar olarak bir de baktık yemekten sonrası uyku saati oluvermiş. Haa bu psikolojik midir yoksa hakkaten gercek uyku gelmesi midir onu bilemem ama akşam yemeğini yedikten sonra evdeki tek koltukta bir yatışım var, evlere şenlik.

Aaa canım yaa film mi izlesek acabaaa. Hee tabii tabii kesin izleriz, 3. dakikadan sonra ben kayıyorum. Hayır sıkıntı şu ki evde uzanılabilecek koltuk kıvamında tek bir parça olduğu için ve onu da ben işgal ettiğim için canım kocam bir ay boyunca açıkta kaldı. Aslında benim için aldığımız Eames koltukta tünedi adam yazık 1 ay boyunca!

Ama korkacak bişey yok tam 3. ayın bitiminde o uyku halinden de kurtuldum ve normal hayata geri döndüm. 3. ay bitince tabii artık insanlara hamileliğimden bahsedebilme özgürlüğüne de kavuştuk. Zira testler normal, bebekler gayet tutunmuş içerde ve de rahim ağzı kapanmıştı. 1 ay bekledikten sonra gittiğimiz ilk doktor randevusunda hala benzer bir çaylaklık vardı üzerimizde.

12. hafta kontrolünde kan alındı ve ultrasonla bakıldı. Yine ultrasonik bilgilerden hiçbirşey anlamadık tabii ki. Ama bizim için tek mühim olan şey doktorumuzun "herşey yolunda" demesiydi. Hiçbir kontrolden sonra raporlarımızı başkasına da göstermek ya da çıkan değerleri internette araştırmak gibi olaylara girmedik. Bu sebepten aşırı rahat olduğumu düşünebilirsiniz, evet öyleydim. Olmasa mıydım ? Olmasan ne olucak ? Sanıyo musunuz ki internette şahane bilgiler var ve bir anda uzman kişi oluyor bilgiyle donanıyorsunuz! Ben size diyim internet saçmalıklarla dolu.

Monokoryonik Diamniyotik olduğunu - yani tek plasentadaki tek yumurta ikizleri - ilk öğrendiğimizde o hatayı bir kere yaptım ve neymiş acaba da bunun riski diye Google'a bi sordum. Sormaz olaydım! Arkası depresyon! Ve tabii ki de hemen kapattım. Evet doktorum zaten riskten bahsetti ve konuyla ilgili benim yapabileceğim tek şeyin iyi beslenip strese girmemek olduğunu söyledi. Geri kalanla ne yapabilirim ? Ay dur ben bunu sora ayrıca yazayım hatta tıbbi bilgi de yazarım.

Neyse işte 1 ay daha geçti 1 kontrolü daha atlattık ve artık işyerine bilgi verme zamanım geldi. Ve önümde yine aynı kalabalık ekiple bir seyahat var ; bu sefer istikamet İzmir!

Gitmeden önce yöneticimle ve insan kaymaklarıyla konuyu paylaştım. 2 kız evlat sahibi yöneticim dolan gözleriyle beni hayretlere soktu, bir duygusallaştı adam kesin akşam gidip kızlarına sarılmıştır. Dedim ki ekiple de en kısa zamanda paylaşıcam durumu, şimdilik sende kalsın.

İzmir'e giderken de Ankara ile benzer bir stres yaşandı tabii  aman dedektörden geçtim de kim gördü de kim görmedi falan filan. Ama asıl mesele artık hafiften öne doğru hamle yapan göbeğimdi bu sefer. Tamam belki de yoktu ama ben öyle sanıyordum :) Bir de bu sefer daha içmeli oynamalı bir akşam yemeği programı vardı, ondan da sıyrılmam gerekiyordu..
İlk gün saha ziyaretleri ikinci gün toplantı olan programın ilk gecesinde daha da kalabalık bir ekiple rakı-balık sefasına gittik. Usuuulca masanın dipteki köşesine doğru yola çıktııım ve içki içmeyen birkaç kiliyle tesadüfen yanyana düştüüüm. Çok güzel, kamuflaj hazır. Gecenin sonunda masada sadece 1 kişiye söyleyebildim ve o ortamı hayatım boyunca unutamıycam. Düğünümüzde de çalmasına engel olamadığım "tavukları pişirmişem anamı da komşuya göndermişem" isimli güzide iarkımız eşliğinde yerlere çömelme anındaydık.. Yanımdaki Mert arkadaşıma "ay ben daha fazla böyle oturamicam kardeş" dedikten sonra hamile olduğumu söyledim. Bu anı kayıt altına alınsın. Daha fazla lafım yok, teşekkürler.

Ertesi gün de tüm ekibi birlikte yakaladığım bir anda haberi verdim, rahatladım. Sonrası zaten çorap söküğü gibi gelirdi, dert etmeye saklamaya gerek yoktu.

Bundan sonrası neydi ? Bundan sonrası çocukluların hikayelerinin ve önerilerinin dinlenmesi, ah vah ikiz çocuklan naapçan sen yavrum yazık diyenlere sabır gösterilmesi ve her yerde çocuk mevzusunun açılmasına alışılmasıydı.